Kayıtlar

2021 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Beni Bana Getir Yeni Yıl

"Ben, benden çoktan vazgeçmişim." "Ben, beni yavaşça kenara bırakıyorum." "Ben, bana çok geliyorum." Bugün bir yıla veda ederken ve yenisini kucaklamaya hazırlanırken beş ay önce yukarıdaki cümlelerle içini döken kızla gurur duyuyorum. Kendime sıkıca sarılmayı öğrenmek için sarf ettiğim bunca çabanın boşa gitmediğini bu cümleleri yazan kız ile şu an okuyan kızı karşılaştırdığımda görüyorum ve kendimle gurur duyuyorum. Günlerdir büyük bir çoğunluk yılının nasıl geçtiğini paylaşıyor. Ben de bu şekilde paylaşmak istedim. Savaştığım ve vazgeçtiğim günlerin boşa gitmediğini kendime hatırlatarak bu yıla veda etmek istedim. Seni seviyorum canım kendim. Seni sevdikçe ne kadar güçlendiğimi görebiliyorum ve seni değersizleştirmeye çalışan ne olursa karşısında duracağıma dair söz veriyorum. Yeni yıl ne getirir bilmem ama geride bıraktığım yılın bana ne kattığını çok iyi biliyorum. Bu son birkaç senede çok kez kendimin karşısında durdum ve eleştirilerimi, suçlamal

Yeniden Başla Yaşamaya

"Her zaman yeniden başlayabiliriz." Nefesimiz kesildikten, bitti diyip vazgeçtikten sonra bile yeniden başlayabiliriz. Dünü dünde bırakıp yeni bir güne uyanabiliriz. Artık dünde kalan o insan değiliz, gece olup güneş tepenin ardına çekildiğinde biz de onunla uykuya daldık. Elimizde ne var ne yoksa rafa kaldırdık. Artık o insan değiliz. Yenilenerek uyanabiliriz. Güneş her gün yeniden, en baştan beliriyorsa biz de onun peşine takılabiliriz. Yapabilirim dedikçe başarabiliriz. Düştüğümüz yer geçmişte kaldıkça biz geleceğe daha güçlü yürüyebiliriz. Her zaman yeniden, en baştan başlayabilir hatta istersek düştüğümüz yerden devam edebiliriz. Tekrar tekrar hatırlayabiliriz nefes almayı. Umut, onu kaldırdığımız raflardan bize göz kırpar, yürekteki sızı hafifler, gözlerdeki yaşlar kurur ve kırıldığımız yerden güçleniriz. Bu hayat bizim ve tekrar başlamak için tek bir adım çizer bütün yolları. Her zaman yeniden başlayabiliriz. Dört duvarın içinden çıkmaya karar verdiğim günden beri ço

Veronika Ölmek İstiyor

Veronika ölmek istiyor. Ben de istedim ölmeyi. En çaresiz anımda, aldığım nefesin son olmasını istedim. Gözlerimi son bir kez daha kırpmak ve bir daha açmamak istedim. Düşündüm yalnızca, acının bitmesi nasıl olurdu diye ve şimdi Veronika ile tanışmak yönünü değiştirdi acımın. Öyle bir anda tanıştık ki onunla, hayat nasıl devam eder onu öğrendim en baştan. Anlattı bana, yanına aldığı arkadaşlarıyla. Didik didik detay verdi hayatın akışından. Anladım ben de, hatırladım kim olmak istediğimi ve ne olduğumu. Ne yaptığımı fark ettim bu anın içinde. Yaşamaktan vazgeçmiştim ben, yalnızca nefes almayı seçmiştim. Öyle çaresiz ve bıkmış bir haldeyim ki son kez hissetmek istedim.  Veronika ise daha farklı bir anda seçiyor ölmeyi. Hayatının tekdüzeliğinde, her şeyin müthiş düzeninde karar veriyor. Bıkkınlık, usanmışlık, çaresizlik değil onun sebebi, sadece vazgeçiyor yaşamaktan. Dahasına gerek yok diyor, her şey sarpa sarmadan önce, yaşlanmadan önce yok olmaya karar veriyor. Belli ki her şey böyle

Yangın

İçimde benden öteye bir yol var. Ulaşmaya çalıştığım ama beni tedirgin eden bir yol. Yanımda taşıdığım bir cehennem var, ne yaparsam yapayım nereye gidersem gideyim zihnimden kopmayan bir cehennem. Bir şeyler değişirken ben de o değişenlere katılmak istiyorum. Yeni kurulan düzenin içinde ben de kendime bir yer edineyim, kurallarım, alışkanlıklarım ve inandıklarım baştan sona değişsin. Bu istekle kendimi değişikliklerin içinde yuvarlıyorum. Bu dönemde ne kadar olabilirse o kadar, fiziksel olmazsa ruhsal olarak. Ama yuvarlanıp nereye varırsam varayım hep yangın var. İlk önce hafif bir rüzgar sonra artan rüzgarla harlanan fark edilmemiş belki de görmezden gelinmiş yangınlar. Gittiğim her yere yangınımla gidiyorum. Hep kaybediyorum kendimden ve küllerimden doğmak için pek bir yetersizim. Ne ileriye ne de geriye, yanıp bitmeden doğamıyorum. Sancılarım zihnimde bedenime yayılıyor ve oturduğum yer batıyor. Söylenen cümleleri duymuyorum. Sorumluluklarımı unutuyorum. Bir tek ben ve susmayan zih

Sık Kayalıklar

Kirpiklerimin gölgesi yavaşça dökülüyor gözaltlarıma. Yanaklarımda bir ıslaklık hissediyorum. Ellerim yanaklarıma çıkıyor. Ağlıyorum. Sessiz ve sakin bir şekilde, haberim bile olmayacaktı neredeyse. Biz büyüdükçe mi sesimiz kısılır yoksa acımız büyüdükçe mi? Ben acım kadar ağlarım sanırdım. Şimdilerde fark ediyorum da içimde biriktirdiklerim kadarmışım. Dünyayı anladığım kadar görüyor, kendimi yaşadıklarım kadar yorumlayabiliyormuşum. Ağlıyormuşum, ağlıyormuşum da sessiz hıçkırıklarım geçmişimdeki kalp kırıklarına kazınmış, bugün ise gözyaşlarım çığlıklarımın arkasına saklanmış. Durduramadan, durdurmayı deneyemeden süzülüyorlar yanaklarımdan. Islanan yüzümü saklama ihtiyacı da duymuyorum. Yastığımın altında sessizce içime içime attığım çığlıkları şimdi her kim duyarsa duysun dercesine her an atabiliyorum. Kontrol edemediğim bir şeyler var. İçimde patlayan bir şeyler. Ağlamanın güçsüzlük olduğunu kim söylediyse ve ben nasıl inandıysam şimdi o zamanların acısını çıkarırcasına ağlıyorum.