Kayıtlar

2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Neden Yazıyorum?

Resim
Yazıyorum çünkü kalemden akan mürekkebin yazarken beni sardığını hissetmek hoşuma gidiyor. Hatta kabul etmeliyim ki bu sarılmaya fazlasıyla ihtiyacım var. Nefes almak gibi bir şey, kendini anlatmaya muhtaç olmak. Nasıl beslenmeye ihtiyacım varsa yazmaya da o denli ihtiyaç duyuyorum. Kaleme ya da telefonumdaki harflere dokunmaya, kelimelerle cümleler oluşturup o cümlelerin içimden bir şeyleri akıtmaya yardımcı olmasına, ruhumu cümlelere katmaya ihtiyacım var. Bazen günlerce sadece birkaç kelime yazıyorum ama her şeyin sonunda, yaşadığım her anın sonunda gözümde beliren, kalbimde canlanan tek şey cümlelerimin kavuştuğu bir kağıt oluyor. Ben yazıyorum çünkü kalemle kâğıdın ayrı kalmasına dayanamıyorum, yazıyorum çünkü elimde kalem tutabilmek beni tamamlıyor. Ben eksik bir kızım. Bazen yaşadıklarımla ve yaşayamadıklarımla bazen de yanımda olan ve olmayan onlarca insanla eksik kalmış bir kızım. Hayata nereden tutunacağını bulamamış, çabalamaktan yorulacağı sırada çabasız düşmeye mahkum

Kaos

Hayat hayallerime ağzının payını verdi, onları olmayacakları bir gerçekliğe hapsederek değil, beni onları unutacak hale getirerek. Mutlu sonların sahteliğinden mutsuz sonların gerçekliğine kaçtığım o günler bile geride kaldı. Artık sonun sahteliği ile ilgilenmiyorum çünkü sona giden yol fazlasıyla engelli. Bir gün yolun sonuna varırsam yorgunluktan harap düşen bedenim ve akan gözyaşlarım eşliğinde mutluluğu sorgulayacak halim olmayacaktır. Aradığım ve istediğim şey de mutluluk değil zaten. Ben yaşamak istiyorum. Yaşadığımı hissetmek istiyorum. Şu dünyanın engeli de uzattığı elleri de kabulüm, ben sadece hissetmek istiyorum. İyice durgunlaştım. Başkalarının hayallerini ve hayatlarını bir film gibi uzaktan izliyorum, başarılı insanların hikayeleri ile mutlu oluyorum ve bunları bir köşesine kıvrıldığım yatağımda yapıyorum. Hayata katılmıyorum. İnsanlara dokunmadan aralarından geçip gitmek için fazlasıyla çaba sarf ediyorum. Ben ne dünyanın yörüngesinden çıkmak için ne de yör

Karanlık Düşünceler

Resim
Dalgaları dinliyorum, hissetmeye çalışıyorum. Ayaklarıma değil de zihnime çarpıyorlarmış gibi okşuyorlar içimden suya düşen her bir düşünceyi. Sanki kumların üstüne oturup her bir saç telime kum dokunmamışçasına düzenli ve temiz hissediyorum bedenimi. Bedenim değil zihnim karışmış bir halde kum taneleri ile denizin birleştiği yerde uzanarak gökyüzüne bakmaya çalışıyorum. Bulutları izlemek, denize ayıp ettiğimi umursamadan onun rengini aldığı gökyüzünün mavisine bakarken gözlerimi şaşırtmak istiyorum; güneş bana izin vermiyor, bütün bedenimi yakmak istercesine ışınlarını cildime vurmak için gönderiyor. Direniyorum fakat göz kapaklarım istemsiz akan yaşlarımın isyanına kaygısız kalmıyor. Gözümde gerçekleşen ışık oyunlarının zihnimi duymama engel olmasını diliyorum ama yine başarısız oluyorum. Rahatsız edici, sürekli değişim halinde olan 20 dakikanın sonunda yeniliyorum, zihnim tekrar kazanıyor. Belki de yıllardır mağlup olmaktan yılmış bir halde nefesimi kesmek istiyorum. Suya kafamı

Sığındığım Liman

Bunca yıl boyunca ömrümü defterlere sığdırmak için çabaladım; aşkımı, nefretimi, hüznümü, acımı, kayboluşlarımı, çaresizliklerimi bomboş defter sayfalarına akıttım. Çoğu zaman gözyaşlarımla ıslanan defterler, benim yuvam oldu. Ben içimdeki acıyı kusmak için hep kaleme sarıldım. Defterlerim ağırlaştı, artık onlar benim sırdaşımdı. Yalanlarıma, sakladıklarıma, söyleyemediklerime, içimde beni kemiren her türlü düşünceye sarılmak için masamın üstünden hep beni çağırdılar. Bazen yazabildim içimdeki nefreti fakat hiç yazamadım en derinimde beni yiyip bitiren kurtları. Defterlerime de yalan söyledim. Sayfalarım acımın yalanlarını paylaştı benimle ve sonra ben kayboldum. Tek sırdaşıma verdiğim sırların yalan olmasıyla kavruldum. Sayfalarım dile gelseydi bir gün, bana asıl yalanı kendime söylediğimi haykırırlardı. Bir insanın hayatının yalanlarla bezenmesini ben ömrüme yaydım. Sonra öyle bir gün geldi ki ben okuduğum yazılarımda kendimi kendimle yaraladım. O günden beri duygulara sarıldım. Yaşa

Susturulamayan Sesler

Sabredemediğimiz sesler kulaklarımızdan girip zihnimizin ücra bir köşesine yerleşmeyi tercih ettiğinde delireceğimizi, daha fazla katlanamayacağımızı düşünürüz. O ses yok olana kadar ondan kaçmak, uzaklaşmak isteriz. Bazen kaçmayı başarırız ama yalnızlığa koştuğumuzu bilmeden koşmuşuzdur. Gözlerimiz kapalı ve çıldırmış bir şekilde kaçtığımızda, gittiğimiz yol bizi sesin hiçbir zaman bitmeyeceğini anladığımız o karanlık odaya ulaştırır. Hem insanlardan kilometrelerce uzağa varmış hem de bizi çıldırtan ses daha da artmıştır. O ses, biz onu dinledikçe birken beş olur, beşken yirmi olur. Tek bir sesten kaçmak isterken onlarcasının olduğu bir alanda yalnızlığa hapsoluruz ve en acımasız gerçek ise, dünyanın en sessiz koyu bile biz ona saklandığımızda gürültüsü eksik olmayan bir hapishaneye dönüşür. Dalgasız bir denizin kıyıya dokunan suları, kuşların kanatlarının havayla teması, yavru bir kertenkelenin kumların üzerinde usulca ilerleyişi biz kaçaklar için huzuru bulacağımız, dünyayı un

Deneyiş

Resim
Vazgeçemediğin dokunuşların yokluğunda dökemediğin gözyaşlarının seni yanlış davranışlara sürüklediğini biliyorum. Bu yalan dünyaya yalandan bir hayat sunmak için enerjinin tamamını harcadığını uzaktan bakan bir gözcü olarak izliyorum.  Başkalarını kandırarak, kendini, kendi yalan havuzunda yüzdürdüğünü fark etmeden kulaçlar atmaya devam ediyor ve mutsuzluğa mahkûm oluyorsun. Mutlu olmak için önüne çıkan yüz binlerce sebebi elinin tersiyle ittiğini bilmeden gözlerin kapalı bir şekilde yüzüyorsun. Eline çarpanları huzur ya da mutluluk diye adlandırmak yerine kafandaki yalnızlığa çarpan engeller olduğunu sanıyorsun. Olumsuz adlandırmalarla yalan kavramlarla yalandan kavuşmalar gerçekleştiriyorsun. Oysa onların engel değil de sana uzanan eller olduğunu fark etsen belki de onlara vurmaktan vazgeçip yalnız olmamayı seçeceksin.  Bu dünya, insanoğlunun yalnızlığı kabul etmesi için çok kalabalık fakat bir yandan da yalnız kalmamız için de her karesini yalandan insanlarla doldurmuş. Attığın

Yardım Et

Resim
Huzuru kendimden uzaklaştırmak konusunda ciddi anlamda başarılıyım. Elimin tersiyle itiyorum. Yıldızları bile seyredemiyorum. Gözlerimden akan yaşları da artık durduramıyorum ki durdurmaya çabalamaktan da fazlasıyla yoruldum. Hissedemeyecek miyim? Oh be diyemeyecek miyim? Doğru yerde olduğumu, doğru şeyi yaptığımı, nefes alabildiğimi hissedemeyecek miyim? Geri dönebileceğim son yol ayrımını kaçırmış olabilir miyim? Bilmiyorum. Haritam da yön bilgim de yok. Ya kaybolacağım ya da şans eseri bildiğim yola çıkacağım. Başarabilir miyim sahiden?  Yardım et bana.  Lütfen. Yol göster.  Çabalamaktan çok yoruldum.  Yalnız yürümekten çok yoruldum. Yardım eder gibi yapan sahtekarlardan çok bunaldım.  Nefes alabilmeye, aldığım o nefesi hissedebilmeye ihtiyacım var.  Bana bir şey söyle, lütfen. İyi olup olmadığıma dair içten bir soru bile beni mutlu eder. Hadi, sor. Cevabını dinleyeceğin sorular sor. Bencil düşüncelerini, cümlelerini, tavırlarını bırak bir kenara. Dinle

Çelişki

Çelişiyorum. Düşüncelerimin çelişkili olduğunu sanardım, meğer dünyamı çelişkili bir yeryüzüne kurmuşum. Dengesiz sandığım benliğim kendinden kat ve kat dengesiz bir krallık kurmuş ve yıllardır pişmanlık içinde orada yaşamaya çalışıyormuş. Yeni fark ettim, isteklerim diye adlandırdığım hayalleri gerçekten istemediğimi. Aslında ben yıllardır hayalini kurduğum şeylere yaklaşma ihtimalimden bile korkuyormuşum. Hayallerimin gerçek ben ile uyumu var mı bilmiyorum ama varsa bile benim onları yaşamak için cesur bir yüreğim yok. Benim o hayalleri gerçekleştirecek güvenim yok. Olmayan güvenim sadece hayallerime posta koyuyor, beni kıyısı bu dünyada olmayan denizlere hapsediyor. Hapsoluyorum. Esir oluyorum. Nefes alamıyorum. Ben bu denizlerden çıkamıyorum çünkü ben yüzme bilmiyorum. Bana yüzmeyi öğretmediler. Bana sadece yüzenleri izlettiler, ne yapmam gerektiğini söylediler ama hiç denize girmeyen beni, akıntılı bir denize esir kıldılar. Şimdi hayalimde kolayca canlandırd

Korku

Ben yıllarca olmasını istediğimi sanmışım. En korktuğum şeyi hayallerime eklemişim, onunla yaşarım onunla nefes alırım sanmışım oysa ben en çok ondan kaçmışım. Korkup kaçtığım şeyi en çok istediğim şey diye adlandırmış ve bu günlere onu yaşamadan mutlu mesut gelmişim. Şimdi ise aşkın, benim başıma gelmesi için değil gelmemesi için dua ederken buldum kendimi. Bildiğim bene çok uzak bir davranış ama asıl ben bunu istiyor çünkü bana ne yapıldıysa ne dendiyse hepsi beni bugüne getirdi, ben aşkı yaşamadan varlığına inanan ama onu yaşamaktan ölümüne kaçan bir korkağım. Başımı yaslayacağım omuz beni bir uçurumun ötesinde bekliyor. Sarılacağım beden Kaf Dağı'nın ardındaki masallarda kaybolmuş ve bulunmayı bekliyor. Ben ise ne bir masal prensesiyim ne de bir masal faresi. Benim o dağın eteklerinde gezinecek yüreğim yok. Ben beni bekleyen yüreğe yol gösterecek haritayı yüreğimin ve zihnimin en ücra köşesinde unutulmaya mahkum etmişim. Benim ne kendime ne de ruhumun eşine b

Anla

Resim
Bağlanıyoruz. Adımlarımızı hayata uydurmaya çalışıyoruz. Dokunuşlarımızla sonu olan bu dünyaya izlerimizi bırakmak için ömürlük çaba sarf ediyoruz. Anılarla bezediğimiz yaşamımıza sıkıca bağlanıp savrulmamak için kendimizden geçiyoruz. Söylesene yorgun insan, bunları neden yapıyoruz? Hayata yorulmaya gelmişken gözyaşlarımızı daha çok akıtmak için neden bu kadar çabalıyoruz?  Yorgunsun, görüyorum. Dalgalara karşı gelmeye çalışıyorsun. Bıraksana kendini. Savrul. Akıntıya bırak kendini. Varacaksın bir yere, söz veriyorum.  Şu her detayı kontrol etme isteğini dizginle. Her akıntı bir gün son bulur, her biri bir karaya ulaşır. Dünyaya çakmaya çalıştığın kazık da bir gün o akıntıya kapılacak. Akıntı onu başka kıtalara savuracak.  Bağlanma.  Bedeninde açılan yaralara teslim olma.  Zihninde yer etmiş, kalbinde kendi krallığını kurmuş her olay pamuk ipliğine bağlı, garantisiz bir şekilde senden gideceği günü bekliyor. Hepsi senden gidecek. Belki de sen, sen olmayı başaramadan anlamsız k

Veda

Resim
Gün gelir ve eskisi gibi gülemezsin. Gözlerin aynı renk ile ışıldamaz mesela. Kahkahanın tonu birkaç seviye düşer. Ağlarken gözyaşların birkaç damla haline gelir ve hıçkırıkların kalbinin içine hapsolur, ses çıkaramaz. Sessizce ağlar, sessizce gülersin. Düşüncelerin arttıkça cümlelerin azalır. Birini sevdikçe kalbin büyür, birini tanıdıkça kalbin kırılıp küçülür. Tanıdığın her yeni insanın ruhunun eksik parçalarına dokunup seni tamamlayacağını zannedersin ama sadece zamanın durmaksızın akan yolunda ilerlemeye devam edersin. Kimse sana senin gibi dokunamaz, kimse seni senin kadar tanıyamaz. Kendine tutunmak zorunda olduğunu kabul etmek zorunda kalırsın. Bazı anların geleceğini ve kendinden başkasına dert yanamayacağını görmek zorunda kalırsın. Düşüncelerini dışa vuramayıp içine atmaya başlarsın ve gün gelir düşüncelerinin kafanda dışarı çıkmak için çırpındığına tanık olursun. Bir sağa bir sola. Hepsi bir yol bulmak isterken sen onları susturmak istersin ve en sonunda susturamayacağı